Son aylarda korona denilen lanet hastalık yüzünden pek çok güzel insanı kaybettik. Bu hastalık hayatımızda pek çok şeyi değiştirdi. Birbirimizle daha az görüşür olduk, evde keyifli vakit geçirmenin yollarını araştırdık, hayata bakış açımız değişti, bazıları hayatın geçiciliğini daha iyi anladı, salgına rağmen gezmediği görmediği yerlere yolculuk başlattı, bazıları parasını harcamadığını biriktirmenin gereksiz olduğunu fark etti. Bazıları bu zamanı fırsata çevirip daha çok yazdı alanında çok eser ortaya çıkardı. Bazıları eşyanın geçiciliğini az eşyanın önemini gördü. Bazıları birbirimizi kırmanın boş olduğunu, hırsın sonunun olmadığını, sonuçta genç yaşlı her insanın on metre bezle uzun bir yolculuğa çıktığını gördü. Aslında bu saydıklarımızı sevdiklerimizi kaybettiğimiz zaman, her ölümden sonra düşünürüz, özümseriz ama bir süre sonra hayata yine arsız arsız bıraktığımız yerden, son hızla devam ederiz. Çünkü nefes almak yaşamak güzeldir.
Bu güzelliklerin içinde en güzeli aşktır herhalde. Hayır da diyebilirsiniz önceliğiniz başka şeyler olabilir, aşkın felsefi boyutu da var elbette. Aşk da sorgulanır. Nedir aşk? Bir kimseye ya da bir şeye karşı duyulan aşırı sevgi ve bağlılık duygusu. İki ayrı cinsin birbirine karşı duydukları bedensel ve ruhsal güçlü duygu, sevgi ilişkisi. Güzel dilimizde aşk ile ilgili pek çok deyim, atasözü var. İşini aşk ile yapmak mesela. Ya da aşka gelmek, aşkından kül olmak var. Başka, aşk ağlatır, dert söyletir, aşk olmadan meşk olmaz ya da Allah aşkına var mesela. Vatan aşkı, millet aşkı, bayrak aşkı var.Her zaman olduğu gibi bu güzel duyguları sömürenler, onların üzerinden düzenlerini kuranlar, bir eli yağda bir eli balda yaşayanlar var.
İşini aşk ile yapmak dedim de son zamanlarda bazı rahatsız edici görüntüler var sosyal medyada. Müritlerine, onlara inanlara sorarsanız efendileri işlerini aşkla! yapıyor . Bakış açınıza göre, inançlarınıza göre her şey değişiyor. Televizyonda çeşit çeşit programlar, birbirini aldatan erkekler kadınlar. Arada kalan zavallı çocuklar. Yaşanan travmalar. Aşka olan inancını yitirenler var. Her şeye rağmen aşk evliliği var, mantık evliliği var. Mutlu olanlar yanında aşkla başlayan hayatların ızdıraba döndüğü zamanlar var. Adam o kadar çok seviyor ki her gün dövüyor kadını, en sonunda öldürüyor. Onun olmazsa başkasının da olmamalı o yüzden ölmeli. Sorarsan çok sevdiği için öldürüyor adam. Aşkından öldürüyor.
Aslında dünya denen bu âlemde herkes bildiği gibi oynuyor oyununu. Değişen sadece zamanlar. Yine de mutluluk hep göz kırpıyor insana. Hayat gerçekten basit biz insanlar onu zor hale getirmek için elimizden geleni yapıyoruz. “İnsanlığa olan inancını yitirmemelisin. İnsanlık bir okyanustur. Bazı damlalar kirli diye okyanus kirlenir mi hiç.” Demiş Mahatma Gandhi ama bu kirli damlalar o kadar çoğalıyor ki korkuyoruz. Yine de ümidimiz baki. Ne diyor Nazım Hikmet,
“Yaşamak ne güzel şey
Anlayarak, bir usta kitap gibi
Bir sevda şarkısı gibi
Bir çocuk gibi şaşarak yaşamak…
Evet, dostlar, her şeye rağmen yaşamak güzel. Yaşamak paha biçilmez. O halde kendimizi, insanları yormadan yaşayalım. Zaten dünya üç günlük değil mi?