Ellerim. Ellerimin derisi her geçen gün buruşuyor damarları daha bir yüzeye çıkıyor daha bir engebeli, daha bir renkli. Parmaklarım, başparmak, badi parmak, orta direk, gül hacı, küçük hacı. Ne çok söylerdik bu tekerlemeyi.
Arkadaşlarım ellerimi güzel bulduklarını söylerlerdi. Hani derler ya bir kadının elleri ve ayakları güzelse o kadın güzel kadındır. Ben de öyle idim işte.
Saçlarım siyahtı gece gibi, gür ve güçlüydü. Annem saçlarımı örmeyi severdi.
Onun ellerinde daha bir uzardı, daha bir canlanırdı, parmaklarından sevgi damlardı saçlarıma.
Boyum 1.70 vardı. Boyu servi revan dedikleri. Taşı sıksam suyunu çıkartırdım. Sabahın ilk ışıkları içimizi ısıtmaya başladığında başlardı hayat. Toprağı çapalar, ayrık otlarını ayıklar, tohumu ekerdim. Kuşlar uçardı sürü sürü, özenirdim onlara kollarımı açardım iki yana koşardım koşardım… Yorulunca toprağa sırt üstü uzanır, otlara sürerdim avuçlarımı, koparır koklardım otları. Dağ laleleri derdik, tarlalarda kırmızı kırmızı gelincikler salınırdı. Tıpkı bir geline benziyorlardı seyretmeye doyamazdım onları. Gelin feneri, gelin gülü, gelin küpesi, gelin saçı. Gelin olmak güzel olmalıydı.
Ben de sevdim hem de çok sevdim. “Hangimiz sevmedik çılgınlar gibi.” İçim kıpır kıpır olurdu onu görünce. Galiba aşk, sevgiliyi gördüğün müddetçe en büyük mutluluktu göremeyince en derin acı. Kaçamak bakışlarımız vardı bizim. Kaçamak buluşmalarımız. Kaçamak sevişmelerimiz. Kaçmak kaderimizde vardı kaçtık birbirimize.
Beraber yaşlanacaktık her günün tadını çıkaracak kuşlar kadar özgür olacaktık. Ama o erken terk etti beni. En güzel halinde, olgunluk çağında, henüz saçları beyazlamadan, göz kenarlarında kırışıklar oluşmadan elleri ellerimi sımsıkı tutarken, bakışları en güzel şiirleri okurken, terk etti beni. Şimdi aşk en derin acı içimde.
Benim en güzel hallerimi o gördü. En güzel yaşlarımı, en güzel bakışlarımı, en güzel şiirlerimi o okudu. Boyum kısalıyor gün gün, saçlarım tutam tutam dökülüyor, gözlerimin feri her geçen gün kayboluyor. En çok bakışlarım, bakışlarım değişiyor buna üzülüyorum. Hele ellerim ellerim parmaklarım tutmuyor zamanın eteklerinden. Aynalar da yalan söylemeyi becerememiyorlar.
Beyaz saçlarım, yüzümdeki kırışıklıklar, acılarım, sevinçlerim, mutluluklarım, artık geç kaldığımı söylüyorlar. Benim rolüm burada bitiyor galiba. Sahneyi gençlere bırakıyorum. Buraları usul usul terk ediyorum.