Nisan ayının ayak sesleri duyuluyor uzaktan. Ruhumuza iyi gelen ılık bir hava, güneş ise gri bulutların arasından kendini göstermeye çalışıyor. “ Gel artık bahar !”diyesi geliyor insanın. Kışın kasveti, soğuğu, karı, içimizi titreten rüzgârı, yerini bahara, ıhlamur kokusuna, kuş cıvıltılarına bıraksın istiyor insan.
Kış mevsimi gücenmesin onun da yeri ayrı, ayrıca toprak yağmura, kara, doysun. Yani kış kışlığını yaz yazlığını yapsın. Bu arada puşt puştluğunu yapmaya devam ediyor değişen bir şey yok tabi.
Yaklaşık yedi sekiz gündür evdeyiz. Ve ne zaman bitecek karantina günleri belli değil. Bütün dünyayı saran bir hastalık Korona . İnsan olarak insan olmanın zevkini, hayatın tatlı olduğunu, güneşi, bulutu, gökyüzünü daha bir içten daha bir anlamlı buluyoruz bu günlerde. Dostluğun, arkadaşlığın, aile olmanın, aldığımız nefesin, en önemlisi sağlığın, ağız dolusu gülmenin, önemini daha iyi kavramış gibiyiz.
Kısa ömrümüzde pek çok felaketler gördük ve gelecek günler neler getirecek bilmiyoruz. Dünya tarihi sayısız salgın hastalıklarla mücadele etmiş. Milyonlarca insan ölmüş. Bugün geldiğimiz noktada insanlık olarak kendi ellerimizle yok ettiğimiz pek çok şey bir anlamda öcünü alıyor bizden bunu idrak edebiliyoruz.
Bizler biz aciz insanlar acı ve ölüm korkusunun nasıl bizi yönlendirdiğini, nasıl dizginlediğini, hırslarımızı, alışkanlıklarımızı, egolarımızı, gereksiz tüketiciliğimizi, acımasızlığımızı, nasıl törpülediğini görüyoruz. Ve hepimiz biliyoruz ki dünyada her gün açlıktan on beş bin kişi ölüyor. Bu günlerde suyu olmayan, yemeği olmayan bu insanları daha iyi anlayabiliyor muyuz acaba? Açlıktan korktuğumuz için market raflarını boşaltıyoruz. Eve yığınak yapıyoruz. Panik hali yaşıyoruz bu günlerde.
Korona hastalığından herkes korkuyor. Çünkü bu hastalık zenginleri de öldürüyor. Makam, mevki, para, pul, şan, şöhret dinlemiyor. Herkese adil davranıyor. Dileğimiz insanlık olarak bu zor günleri en kısa sürede atlatabilmek. Kanuni Sultan Süleymanın dediği gibi
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi.”