Sevgili Bolu Havadis okuyucuları, bu hafta bir kitap tanıtımı var yazımda. Ama bu kitap öyle herhangi bir kitap değil. Bir başyapıt, bir klasik, bir dehanın ürünü.
Ahmet Hamdi Tanpınar “Saatleri Ayarlama Enstitüsü “romanında “Ayar saniyenin peşinde koşmaktır.”demiş. Zaman gerçekten çok önemli. Hızla akıp gidiyor peşinden koşuyoruz ama ona yetişemiyoruz.
Yazar bu romanda zamanı bir düzen sağlayıcı gördüğü için ayarsız saat bırakmamak için bir enstitü kuruyor ve onun çevresinde karakterler oluşturarak olaylar zinciri oluşturuyor. Hayal satıyor hayali gerçeğe dönüştürüp kurumsallaştırıyor. Roman bence Türk edebiyatındaki en iyi kurguya sahip olan eser.
Saatleri Ayarlama Enstitüsünü ilk okuduğumda Gogolun Ölü Canlar romanına pek çok yönden benzetmiştim. Her ikisinde de bir hayal üzerinden gerçekleştirilen bir çeşit dolandırıcılık, bir çeşit kurnazlık bir çeşit üçkâğıtçılık var. Bu iki roman karşılaştırmalı edebiyatta incelenebilir diye düşünmüştüm.
Saatleri Ayarlama Enstitüsünde karakterler zamanla oyun oynuyorlar. Kitapta geçen bir cümle şöyle:
“Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır.” Ayar önemli gerçekten. Romandaki Halit Ayarcı tipi ilginç bir karakter. Tıpkı soyadı gibi her şeye ayar veren o. Bugünün insanına benziyor. Hayal kurmayı seven, kurnaz, olumsuz durumları lehine çevirebilen, icraatçı, uyanık, kurnaz bir tip. Halit Ayarcı devletin tüm imkânlarını kendi çıkarınca uyarlayan kullanan bir bürokrat tipi aynı zamanda. Diğer ana karakter Hayri İrdal ise saf, uysal, geçim derdinde olan bir tip. Her şeyi gören her şeyi bilen, ahlaka, kendine aykırı olsa da bazı şeyleri yapmaktan kendini alamayan yaptığı şeylere hayret ederek yapmaya devam eden bir tip. Aynı zamanda Hayri İrdal, Halit Ayarcı tarafından ünlü edilen bir tip. Tıpkı bugünkü bazı aydınlarımız gibi. İpleri başkasının elinde. Karakterler yıllar geçse de değişmiyor, ete kemiğe bürünüp çoğalarak toplumda yaşamaya devam ediyor.
Ve diğer karakterler. Delisiyle, sanatkârlarıyla, esnafıyla, paşasıyla, doktoru, işsiziyle doğuyu ve batıyı temsil eden kadın tipleriyle ve önemli karakter, sembol olmuş dededen kalan “Yadigâr” ile. Bu ayaklı bir salon saati. Bütün hikâye bu saatle başlıyor aslında. Sembollerden ve ironilerden oluşan bir roman.
Kitabı okurken hem gülüyorsunuz hem düşünüyorsunuz. Evlilik üzerine şu cümle örneğin “Kocası olduğu gibi herhangi bir hastalığı da olabilirdi.” Diyor yazar.
Y a da “Ahmet Zamani Efendi de elbette bir hastalıktan ölecekti. Şekerden veya can sıkıntısından ölmesi arasında ne fark vardı?” Bunun gibi her cümlesi bir kitap niteliğinde, şahane cümleler.
Ve şu cümle “ Dostum sizin bahsettiğiniz sağlam kıymetler ancak bir lokma bir hırka yaşamaya razı olanlar içindir. Sizin gibi her şeyi ve hepsini birden isteyenler için değil. Bütün ve halis şahsiyet her şeyden evvel kendisiyle yetinmeyi icap ettirir.” Gözü bir türlü doymayanlar için bu cümle.
Sevgili okur, bu romanı okumanız demek Ahmet Hamdi Tanpınarın büyülü dünyasıyla tanışmanız demektir. Tavsiye ederim.