Boluya 1992 senesinde öğrenci olarak geldiğimde en sevdiğim yerlerden biriydi Fırka tepesi. Kültür sitesinin arkasındaki parkta saat kulesinin orada oturmak simit yiyerek çay içmek çok keyifliydi. Tepeden karşıdaki Köroğlu dağlarını seyretmenin zevki paha biçilmezdi. Her mevsim farklı güzeldi. Kışın karlı tepelerinin, yazın yeşilliğinin seyrine doyum olmazdı. Yukarı çarşıyı gezmek Taşhan ‘da soluklanmak, Yıldırım Beyazıt camiinin havasını teneffüs etmek geleceği hayal etmek… Sonra parkın karşısındaki eski evi orijinal halinde tamir ettiklerinde çok sevinmiştim. Yine yukarı çarşıda altı dükkân üstü ev şeklinde olan binaları Mudurnu, Safranbolu evleri tarzında orijinal halinde yeniden onardılar. İnsan bu dükkânları ve üstündeki evleri görünce mutlu oluyor. Evlerin kişilikleri, ruhu, duruşu olduğunu soğuk, ruhsuz beton binaları görünce daha iyi anlıyorsunuz.
Bolunun, Hisar Tepe, Karga Tepe, Fırka Tepe adında üç tepenin üzerinde kurulduğunu Bolu Üçtepe dergisinden öğrenmiştim o zaman. Bolu Üçtepe dergisi adını bu yerlerden almıştı. Derginin emektarlarından rahmetli Eriman Topbaş Hocamın, Hayati Yavuzer, Yunus Nadi Özçelik, Nevzat Özdemir hocalarımın ve Mustafa Yüğün ‘ün Bolu için ne güzel şeyler yaptıklarını bugün daha iyi anlıyorum.
Aralık 2020 yirmi sekiz yıl olmuş. Zaman ve şehir aynıdır. Geçip giden zaman değil ömürdür. Bolunun nasıl geliştiğini, büyüdüğünü benim gibi görenler fark edenler çoktur. Bolu daha çok gelişmeyi, büyümeyi, güzelleşmeyi hak eden bir şehir.
Ferdinand Celine “Herkesin derdi kendine, dünyanınki hepimize .” diyor ya işte Bolunun derdi hepimize. Dünyada şu an her şey sürekli tüketmeye ayarlanmış gibi. İyi şeyleri yok etmek, güzellikleri kaybetmek çok kolay. Hepimizin çok duyduğu artık bıktığı bir örnek var. Hani beğenmediğimiz ecnebiler tarihi yapılarını, eski dokusunu bozmadan yeniden tamir ediyorlar. Evlerine bakıyorsunuz dışı orijinal halde beş yüzyıl önceki gibi iç kısmı modern dizayn etmişler, içinde yaşıyorlar. Ya da bin yıldır caddeleri aynı bozulmamış, adını bile değiştirmemişler adamlar. Geçenlerde bir kartpostal görmüştüm İngilterede meşhur bir cadde yedi yüzyıl önceki hali ve şimdiki halini yan yana koymuşlar. Hiçbir değişiklik yok. Sadece ağaçlar değişmiş.
Mehmet Akif Ersoy,
“Gel yıkalım şu Süleymaniye’yi desen iki kazma kürek iki de ırgat gerek.
Hadi gel yapalım geri şunu desen bir Sinan gerek birde Süleyman."
Diyor ya yıkmak kolay yapmak zor gerçekten. Ben yöneticilerin Boluyu sevdiğini ve Bolu için elinden geleni yaptığına inanıyorum.
Tolstoy “Tek eğitim yöntemi deneyimdir.” der. Önceki deneyimlerden ders alarak yanlışları düzelterek daha güzel bir Bolu, daha güzel bir şehir zor değil.