Zaman insanı değiştiriyor.
Yaşlanıyoruz da haliyle.
Geçen dost sohbetinde rahmetli Şerafettin Erbayram, Mustafa Namdar Hocam, Nevzat Özdemir, Raif Yavuz ve diğer birçok ismi andık.
O nesli kendi ellerimizle toprağa verdik.
Arkadaşlara dönüp;
.. /…
Tabi bir de sırasız olanlar var ki geçen hafta yüreğimiz çok yandı.
Türker kardeşimin ölüm haberini tatilde aldım.
Burak Balaban arayıp söylediğinde, ikimizin de cümleler boğazına takıldı.
Birlikte ağladık.
Yüreği ülkü çiçekleriyle yeşermiş tertemiz genç bir kardeşimizi kaybettik.
Ardından Eda Atalay’ın ölüm haberi geldi.
Mehmet Ali kardeşime Allah sabırlar versin.
Ölüm Mevlana’nın deyimiyle düğün günü.
Sevgiliye kavuşma, amenna...
***
Tüm bunları düşündüğümde, şöyle bir geçmişe gittim.
Öfkeli yazılar yazan, saldırgan, selam dahi verilmeye korkulan Mehmet Demirci’deki sakinliği daha iyi anladım.
Evet kabul ediyorum; yaşlandık ve artık sevgiliye kavuştuğumuzda arkamızdan küfredenler değil, dua edenler olsun istiyoruz.
Lakin şu da bilinmelidir ki;
Her ne olursa olsun, cumhuriyet ilkelerinden, vatan ve millet hassasiyetimizden asla taviz vermeyiz.
Ateşler içinde, közlediğimiz cümlelerimizi kucaklar geliriz.
Her birinin başından aşağıya dökeriz.
***
Geçen gün, sosyal medyada bir video gördüm.
Ak Parti İl Başkanlığı paylaşmış.
Tevazu-samimiyet ve hizmet diye.
Bir karede; 80 yaşında bir dedenin başında ayakta durulmuş, sakalları okşanıyor.
Birinde çocuk kaçıyor.
Diğerinde öpmesinler diye kolunu kaldırıyor.
Hele bir kare var ki,
Çocuk tişörtünün ucundan tutulup zorla çekiliyor.
Videoyu izleyip izleyip üzüldüm.
Bu arkadaşlarımıza ne oldu da bu hale geldiler.
Tevazu ve samimiyete nasıl bu kadar yabancı oldular.
Sahi ne oldu da halktan, vatandaştan bu kadar uzaklaştılar.
***
Söz Ak Parti’den açılmışken Hanımağa’ya değinmeden geçmeyelim.
Debbah sevdiği deriyi yerden yere vururmuş!
Bizimkisi de o hesap.
Sahi şu Hisar Tepesi kazısı ne oldu.
Beni de oraya getirseydiniz,
Başıma şemsiye tutsaydınız.
Karşımda el pençe dursaydınız.
Basını karşıma dizseydiniz.
Bir de Kartalkaya’da yemek yedirseydiniz.
Özgül hanımın kazı için verdiği parayı ben de verirdim.
Vallahi de verirdim, billahi de verirdim.
Rahmetli babam Çoban Kemal her fırsatta söylerdi.
‘Oğlum itibardan tasarruf edilmez, kâr olmasın nam olsun’ diye.
Zaten ne yaptıysa babamın bu nasihati yaptı bana!
Hadi gururu bırak bir kenara,
Fehmi vekilimi de al, Hisar Tepesi’nde oturalım yan yana...
DAHA FAZLASI İÇİN GAZETENİZİ ALMAYI UNUTMAYINIZ...