Öyle bir siyasi iklimden geçiyoruz ki, delirmemek elde değil.
Kendi kendime söz verdim,
Bir hafta sürmedi.
Böyle bir ortamda sakin kalmak, kamil insan işi, bana göre değil.
Onlarca sıkıntı arasında,
Kayıkçı kavgalarıyla uğraşıyoruz.
Koca koca insanlar; yok el salladın, yok bana baktın, yan yattın çamura battın...
İlimizin onlarca sorunu varken, uğraştığımız işlere bak.
Kafayı yiyeceğim.
***
Dağkent’te yapılacak konutlar hayal oldu.
Bundan sonra olma ihtimali de yok.
Yarın bir gün aldığımız arsayı satar rahat ederiz.
Belediye İş Merkezi 2021’in Haziran’ında bitecekti, 2022 Haziran oldu.
Müteahhit kaçtı gitti.
Belediye şirketi kendi imkanlarıyla yapmaya çalışıyor.
Bu yıl biter mi?
Allah kerim...
Yöresel Ürün Pazarı çöktü, bundan sonra mahkemesidir, şusudur, busudur sittinsene bitmez artık.
Mahallelere kreşler yapılacaktı hani, kimin umurunda.
Bana baktın, işmar çaktın, el salladın, yüreğimi dağladın...
20 gün sonra farkına vardım, Ankara’yı Bolu’ya akıttım...
Eyy Yüce Rabim sen aklıma mukayyet ol!
***
Diğer taraftan, okullarımızın hali ortada,
Çocuklarımız göçebe oldu,
Kim hangi okulda eğitim alacak belli değil,
Ödeneği hazır olan Kadın Doğum Hastanesi ayrı bir konu,
Bir ayda bitecek olan Orman Bölge Müdürlüğü binası 6 ay oldu bitmedi.
Millet Bahçesini saymıyorum.
Parklarda gezecek, çay içecek halimiz mi kaldı!
Yok efendim, bana baktın, el salladın, yan yattın çamura battın.
***
Dedim ya, böyle bir iklimde kafayı yememek elde değil.
Geçen gecenin bir yarısı, hanım uyandırdı.
‘Hayırdır rüyanda kendi kendinle konuşuyorsun, kavga ediyorsun’ dedi.
Nasıl etmeyeyim, insanda akıl mı bırakıyorlar.
Baktı ki, durum ciddi;
‘Gel seni dağlara götüreyim, gezdireyim iyi gelir’ dedi.
Allah ondan razı olsun.
Alıp Seben’e götürdü.
Kaç zamandır aklımdaydı.
Muslar Kaya evlerine gidelim dedim.
Dağlar, dereler, kuş sesleri iyi gelir.
Onlarla konuşur rahatlarım diye düşündüm.
İnanılmaz bir güzellik.
Kapadokya görse kıskanır.
***
Çıldırmamak elde değil.
Böyle bir güzellik nasıl olur da turizme kazandırılmaz.
Taşlarla, mağaralarla konuşmaya başladım.
Bir ara baktım hanım;
Bizim adam kafayı yedi, mağaralarla konuşuyor diye dizlerini dövüyor.
Mağaranın içinde sesler duymaya başladım.
‘Bi si.tir git başımızdan, yüzyıllardır siyasilerden uzak burada mutlu yaşıyoruz. Başımızı belaya sokma bizim...’
Cenabı Rabbül Alemin, taşlar dile gelmiş konuşuyor.
Kafamı mağaranın duvarlarına vuruyorum.
Gitmiyor sesler.
Dışarı çıkıp deli taylar gibi bir sağa bir sola koşuyorum.
Sesler gitmiyor,
Kafamın içinde yankılanıyorlar.
Hanım ağlamaklı gözlerime bakıyor.
Belli ki çok korkmuş,
Belki de içinden, ‘bu Allah’ın delisiyle ne yapacağım’ diye geçiriyordur.
Ortamı yumuşatıp, gönlünü alayım diyorum.
Hanım hanım, bana vahiy mi geldi ne, mağarada taşlar konuştu...
Gerisini dinlemeden latince bir şeyler mırıldanarak, elindeki asayı taşlara vura vura gitti.
Ben de arkasından...
Mağaradaki sesler hala kulaklarımda...
Bi s.ktir git başımızdan, mızdan, ızdan, dan dan, an, an, n,n,n...
...
DAHA FAZLASINI İÇİN GAZETENİZİ ALMAYI UNUTMAYINIZ...