HÂL DİLİYLE....

Eğitimin bir süreç olduğu ve bünyesinde iki önemli özellik barındırdığı bilinmektedir. Birincisi toplumsal ve sosyal boyut, ikincisi ise bireysel boyuttur. Kadim zamanlardan beri insanların yaşadıkları tecrübeleri, toplumsal değerlerini sonraki kuşaklara bırakmak hususunda hevesli oldukları görülmektedir. Bu durum kimi zaman toplumsal hayattan damıtılmış nasihat,  kimi zaman şiir, kimi zaman hikaye, kimi zaman destan olarak karşımıza çıkmaktadır. Ama en etkilisi "hal dili" ile verilmiş olanıdır. Sukutun diliyle yapılmış konuşmalar, söylenmiş sözler en etkili ve kalıcı olanlardır. Hepsinin temelinde yatan gerçek eğitimdir. Eğitim her ne kadar okul denen örgütlenmiş, görev ve sorumlulukları belli edilmiş kurumsal bir kimlik sahibi olan formal kurumlar olsa da,  varılan sonuç itibari ile bireyseldir. Sosyal boyutun getirdiği toplumsal sorumluluklar ile bireysel davranışın ortaya çıkardığı yetenek ve yeterlikler eğitimin önemine derin anlamlar katmaktadır. Bu sebeple kişinin yeteneklerinin tanınması, farklı davranışta olan bireylerin yeteneklerine göre başlangıç, süreç ve sonuçlara göre farklılıklarının ortaya konulması ve kişisel gelişimi hakkında önemli gözlem formlarının tutulması gerekmektedir.  Öğrencilerin davranışları, bu davranışların altında yatan sebeplerin de bilinmesi önem arz etmektedir. ilgi alanları ile  ihtiyaç duyduklarının bilinmesi ve yol gösteren rehberliklerin yapılması zorunlu görülmektedir. Bu uzun ve yorucu çalışma elbette bir sabır ve sebat gerektirmektedir. Sabırlı olmak ve sabırlı davranmak bir mücadeledir.  Sukutun zor ile mücadelesi sabırdır. Bu zorlu yaratılışta olmayan ana baba ve öğretmenlerin işlerinin gerçekten zor olduğunu söylemek abartı olmaz. Bu zorlu yolculukta psikoloji biliminin eğitimle sıkı bir ilişkisi bulunmaktadır. Farklı karakterde olan öğrencilerin farklı öğrenme yöntem ve tekniklerine ihtiyaçlarının bulunduğu gerçeğinden hareket etmek isabetli bir yol olacaktır.  Deneyimi fazla olan öğretmenlerin seziş yoluyla problemi önceden hissetmeleri mümkündür. Ancak, yaşantı zenginliği ve yeterliliği tek başına  önemli değildir. Yani tecrübe önemli ama tek başına güvenilir bir liman değildir. Zira mezarlıklar tecrübelilerle doludur.  Mutlaka bilimsel bir bakış, akla dayanan bir tutuş gerektirmektedir. Mevcut öğretmen davranışları ile geçmişteki öğretmen davranışları ile kıyaslandığında durumun çok değiştiği, farklılaştığı ve popüler kültürün ağır bastığı görülmektedir. Müfredat boyutunda bilgi yükleme ve öğrencileri yarıştırma anlayışının sürmekte olduğu, son noktanın sınav kazanma merkezli düşünüldüğü, bu durumdan yavaş yavaşta olsa bireysel özgürlüklere, yeteneklerin gelişimi yönünde adımlar atıldığı da görülmektedir.  Bu durum önem kazandıkça diplomaların işe yaramayan bir belge olarak kalacağı, sanatın, becerinin ve  yeteneklerin son sözü söyleme şansı olacağı bir yolun başlangıcında olduğumuz sezilmektedir.

Yeni anlayışla birlikte eğitim öğretim çalışmalarında bireysel farklılıkların özel olarak tanınması da önem kazanmaktadır. Bilginin öğrencimizin algı düzeyine göre verilmesi, bilgiye birlikte ulaşılması, tam bir takım çalışması ile yapılması önemli ve kalıcıdır. Artık konferans verir gibi ders anlatmanın kalıcı izler taşımadığı görülmektedir. Öğrencilerin bilgi düzeyine göre öğrenme yöntemlerinin bilinçli olarak seçilmesi gerekmektedir. Öğretmenlere yeni program içeriğinde verilen rehberlik rolü,  sadece öğrencilere değil, yetişkinlere de  önerilmektedir. Özellikle velilerin öğrencilerin eğitiminde alabileceği önemli görev, çocukların üretip ortaya koydukları çalışmaları onurlandırmaları öğrenci merkezli eğitimde öz güven kazanmalarına yeni bir kapı aralayacaktır.

Hatırlarım; ilkokula başladığım yıllarda babamın elinden tutup, müdürün karşısına çıkmıştım. Babam beni öğretmene teslim ederken bilindik sözcükleri sıralamış ve  “eti senin kemiği benim” demişti.  Bu sözü günlerce düşünmüş ama içinden çıkamamıştım. Şimdi anlıyorum ki,  bu anlayış uçup gitti. Yeni anlayışta, yeni bir tutumla geldi. Bu tutum; takım çalışması, karşılıklı fikir alışverişi, birlikte iş yapabilme anlayışı ve beyin jimnastiklerine bıraktı. Şimdiki veliler benim babam gibi değil, şimdiki çocuklarda benim gibi değil. Velilerimizin en azı lise düzeyinde öğrenim görmüş, öğrenciler ise çoklu ortamlardan gelmişlerdir. İşte bu yüzden yeni anlayışta öğretmen, öğrenci ve velilerin işbirliği ön plana çıkmaktadır. Veli toplantıları, bu noktada önem kazanmaktadır. Öğretmenin, öğrenci ile ilgili sınıf içinde göremediği hususlarda bilgi alması, aile ortamını yakından tanıması ve gelişiminde anne ve baba ile işbirliği yapılması için velilerle periyodik olarak görüşmesi gerekiyor. Okula gelen  bazı velilerde de öğretmenle hesaplaşma algısının mevcut olduğu, bu yüzden olumsuz algıyla okula gelen bir velinin algısını değiştirmek için öncelikle kurumsal kimliğimizin bilincinde olarak öğretmenlerimizin dış görünüşüne ve tavırlarına özen göstermesi gerekmektedir. Temiz giyimli, nazik ve güler yüzlü bir öğretmen, velilerin olumsuz algısını değiştirebilir ve peşin hükümlü olanların kanaatlerini yok edebilir. Öğretmenler velileri sınıfın kapısında karşılamalı, kurum kültürünü yansıtmalıdır. Önceden hazırlık yaparak velilere adları ile hitap etmelidir. Bizim için her öğrenci özel ve önemlidir. Bu yüzden öğrencilerimizi önemsediğimizi hissettirmemiz de olumsuz algıları sona erdirecektir. Alınan kararların yazılı olarak paylaşılması da toplantımızın önemini yansıtacaktır. Önemli olan öğrenci, veli veya herhangi bir kimse, statüsüne bakılmadan, sırf insan olduğu için saygıdeğer olduğu bilincinde olmamızdır.

Yorum yazın

UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.

Fehimdar ÇİFTÇİ yazıları

21ARA2020