Koruyucu
Kollayıcı,
Esirgeyici,
Sen dur, ben yaparım…
Bu yukarıda ki yazdıklarımın eğitim öğretim açısından hiçbir değeri yoktur. Hayatın akışı her zaman aynı değildir. İnişli çıkışlı ve zorluklarla doludur. Zorluklara hazır olan başarılı olur ve daha iyi yol alır. Türk insanı çocuklar adına konuşmayı, düşünmeyi, yol yordam çizmeyi sever. Bu koruyucu özelliğinden dolayı çocuklar kendilerinin işlerini yapamaz ve hep birilerinin yardımını bekler. Ama unutmayalım, hayat yardımların olmadığı, olamayacağı zamanlarla doludur.
Yetişkinler, çocukların sorunlarını çözmek yerine, kendi sorunlarını kendilerinin çözmesini sağlamalıdır. Çocukların etrafı duvarlarla örülüdür. Bu duvarlar sosyal ve psikolojik olabilir. Ben bu duvar karşısında ‘çaresizim’ diyen çocuğa çare olmaktansa, bir etrafına bak, çıkabilecek bir yol mutlaka vardır demek en doğru yoldur. Çocuklar yapacağı küçük işlere gözleri korkutulmadan, yıldırılmadan, emir buyurmadan alıştırılmalıdır. Hemen hepimizin yaptığı, “Tek başına karşıya geçemezsin”, “beceremezsin”, “düşeceksin” sözleriyle başarma duygusuna engel olunmamalıdır. Ebeveynler onları asla küçük görmemelidir. Fikirlerini söylemeleri için müsaade edilmelidir, hatta fazladan ortam ve zaman yaratılmalıdır. Çocuklarla konuşulmalı, ancak çocukça konuşulmamalıdır. “İnsan kısım kısım, yer damar damar,” düşüncesinden hareketle, asla bir başkası ile kıyaslanmamalıdır. Kıyas kin ve nefret doğurur, özgüven kaybı yaratır. Bu psikolojik durum yaratılmamalıdır. Şimdiki zamanda çocuklarına acıyan ve onların yapması gerekenleri yapan bir ebeveynin, yarın ki zamanda kendiyle birlikte çocukları da acınacak duruma düşebilir. Ebeveynler çocuklarına merhamet gereği yardım ettiklerinde, bu yardımın onlara zarar verdiğini akıllarından çıkarmamaları gerekir. Unutmamalı ki, hayatta merhamet duygusuyla nasiplenmemiş kör yürekli insanlarla karşılaşırız; çocuklar kendilerini koruyamaz, işte o zaman büyüklerin denetiminde kendi problemlerini çözme alışkanlığı kazanmış çocuklar bu tuzaklardan daha kolay kurtulurlar. Kuvvet, çokluk, imtiyaz ve menfaat kavramlarının arkasına saklanarak hak aramanın yanlışlığı anlatılmalıdır. Bir başka yanlışta çocuklara sürekli “ ders çalış” demektir. Bu söz caydırıcı ve yıpratıcıdır. Önce sen çalış, o seni taklit edecektir.
İnsan diğer canlılardan farklı olarak yaratılmıştır. Diğer canlılar dünyada neler yapması gerektiğini adeta öğrenmiş, yapacakları işler için donatılmış olarak dünyalı oluyorlar. Ama insan öğrenmeye muhtaçtır. Çocuklar değişik yaşlarında farklı sorular sorabilir. Bu soruları cevaplamak bazı zamanlar anne ve babaları yıldırabilir. Bu yüzden de erteleyip geçiştirmeye çalışırlar. Aslında yanlış olan da budur. Erteleme ya da başka zamana bırakmaktansa anında cevaplamak en doğru davranıştır. Yaratılış itibariyle meraklı olan çocukları durdurmak, frenlemek mümkün olmayabilir. Bu yüzden ömrü boyunca soracak, deneyecek, düşecek, kalkacak, yorulacak ve öğrenmek için uğraşacaktır.
Unutmayalım, gelişim devamlılık arz eder, nesiller boyunca sürer gider. Çocuklar birçok şeyin farkında olmakla birlikte biz yetişkinler gibi anlamlandırmada kolaylık beklemeyelim. Yani yetişkin gibi ifade etmesini beklemeyelim. Her nesil olgunlaştıkça, gelecek nesli büyütür.