“İngiltere ve Rusya harici bütün Avrupayı işgal edebilecek bir orduyu kısa zamanda kurarak, 1940 -1946 seneleri arasında II. Dünya savaşını çıkaracaktır. Almanya ancak Amerikanın müdahalesiyle yenilebilecektir.” Atatürk-1932.
Disiplinler arası bilgi transferi, yeni pencereler açmakta, yeni bakış açıları geliştirmektedir. Dünyaya en geniş pencereden bakmak isteyenler, eğitim penceresini ihmale uğratmazlar. Büyük hedefler, büyük ülküler bu pencereden görülenlere göre şekillenmektedir. 21. yy. büyük hedefleri olan ülkeler için zorlu bir yolculuğa çıkmayı göz alanların yüzyılı olacak; diğerleri için fark eden bir şey olmayacak, kölelik ve sömürüye açık olarak ömür tamamlamaya devam edecekler. Varlar veya yoklar… Kimse onları dikkate almayacak, yönetenlerin yanlışlarını kader diye yaşayacaklar. Zenginliğin ölçüsü paralı olmaktan çok, eğitimli ve birikimli olmak olacak. Okullar dört duvar ve yüksek ihatayla örülmüş olmayacak. Çocukların zekâ gelişimi ana karnında takip edilecek. Ne yapabilir, ne yapamaz, hangi alana yönlendirilmeli gibi sorular doğmadan cevaplanacak. 21. yyın becerileri farklı olacak…
Eğitimin hammaddesi öğrencidir diye söze başlanır. Bu yargı ilk bakışta doğrudur. Mal ve hizmetler onlara göre oluşturulmaktadır. İktisatta olduğu gibi eğitimde de bir yanda üretim etmenleri “girdi” diğer yanda ürünler “çıktı” bulunmaktadır. Kurumlarda üretim denilince akla mal ve hizmetler geldiği gibi okullarında da üretim etmenleri denilince; öğrenciler, öğretmenler, okul binaları, araç-gereç ve diğer mal ve hizmetler akla gelmektedir. Bu üretim etmenleri birlikte kullanılarak elde edilen başlıca ürünler şunlardır: Okur-yazar nüfus, ilk-orta ve yüksek öğretim için öğretmenler, öğretim üyeleri, kısaca nitelikli insan gücü… Okuma-yazma bilmeyen fertleri alıp, okur-yazar hale getirme sürecinde başarılı olanlar olduğu gibi, başarısız olanlar da mevcuttur. İşte bu yönde başarılı ya da başarısız bireylerin, niteliklerinin bilinmesi ve bu bilgiler ışığında ona yardım edilmesi, başarısız bireyleri başarılı kılacaktır. Eğitim sistemlerinde bireylerin başarısızlık nedenlerinin doğru olarak tespit edilmesi ve buna göre neden- sonuç ilişkisi kurularak, çözüm üretilmesi hem toplum hem de bireyler açısından büyük önem arz etmektedir.
Eğitim, herkes için önemli ve öncelikli bir konudur. Herkes eğitimin ve eğitilmiş insanın gücüne inanmaktadır. Bütün olumsuzluklara rağmen, eriyen nüfusunu dengeleyen ve genç bir nüfusa sahip olan halkımızı, iyi ve kaliteli bir eğitimle, çağın bilgi ve becerisiyle donanımlı hâle getirerek çağın dinamiğini oluşturmak, Türk öğretmeninin öncelikli hedefidir.
Toplumun yönlendirilmesinde önemli rol alan eğitim kurumlarının, birlik ve beraberlik içinde geleceğe yönelik insan yetiştirebilmeleri, toplumun ve öğrencilerin beklentileri doğrultusunda eğitim vermeleriyle mümkündür. Okul eğitimi, çağdaş ihtiyaçlara göre uzmanlarca düzenlemek mecburiyetinden doğmuştur. Dünyadaki değişmeler ile birlikte, istenilen insan niteliği de değişime uğramıştır. Daha hızlı, düşünen, yaratıcı, yeniliklere açık, aktif, çevresini tanıyan ve ihtiyaçlara göre değiştirebilen, yeni ürünler yaratabilen insan modeli oluşturmaya doğru gidilmektedir. İnsan topluluklarının hayvan gruplarından ayrılan en önemli yönü; tabiattan kültüre sıçraması, kültürel değerlerini biriktirebilmesi, öğrendiklerini başkalarına da öğretebilmesi ve sonraki kuşaklara devredebilmesidir. Hızla değişen dünyamızda, bir eğitim kurumunun, bir ömür boyu yetecek bilgi, beceri, alışkanlık ve tutumları bir defada vermesi mümkün görünmemektedir. Bu durum, eğitimin yönetim, yapı ve davranış boyutlarında değişimini gerekli kılmaktadır. İnsanın bilgi ve toplumla ilişkilerinin değişmesi sonucu, niteliklerinde de değişmeler olmuştur. Uzmanlık alanları çoğalmış; bilgi değişimi hızlanmıştır. Böylece okulun verdiği diplomalar pasaport mesabesinde kalmış görünmektedir. Eskiyen bilgi, yaşlanan öğretmen, yetişen genç nüfus yenilenmeyi gerekli kılmaktadır. Eğitim kurumlarımızın değişen nitelikleri ile birlikte, niceliklerinde de değişmeler meydana gelmiştir. Bu değişimin önemli ve göze batan özelliklerinden birisi, durağan olmaması; “iyinin de iyisi vardır,” anlayışı ile mükemmele doğru yolculuğuna devam etmesidir.