Bolu Belediye Başkan yardımcısı Hasan Hakan Alpaslan, Belediye Meclisindeki konuşmasında, 14 Mayıs’ta yapılacak olan, Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili seçimlerine yaklaştığımız bu günlerde demokrasi ve vatandaşa hizmet ve vatandaşlardan kullandıkları oylara sahip çıkmaları gerektiğine vurguladı.
Haber: Artun Berker Köprülü
Bolu Belediyesi Meclisi Mayıs ayı 1. Oturumunda, Belediye Başkan Yardımcısı Alpaslan, söz alarak 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerin tüm ülkeye ve Bolu’ya hayırlı olmasını temenni ederek, bu sürecin bir savaş süreci değil seçim süreci olduğuna konuşmasında dikkat çekti.
“BİZ BİR SAVAŞA DEĞİL, DEMOKRASİNİN GEREĞİ OLARAK, SADECE VE SADECE BİR SEÇİME GİDİYORUZ”
Bolu Belediye Başkan Yardımcısı Alpaslan konuşmasında Devlet ve Hükümet arasındaki farka dikkat çekerek; “Hepimizin bildiği üzere,14 Mayıs 2023 Pazar günü, Ülkemiz için son derece önem arz eden, Cumhurbaşkanlığı ve 28.Dönem Milletvekili seçimleri yapılacaktır. Bütün Siyasi partilerimize başarılar diliyor, Seçimlerin Ülkemiz, Vatanımız, Milletimiz ve Şehrimiz için de hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bütün vatandaşlarımızın, vatandaşlık görevi gereği, sandıkta tercihlerini yapmak üzere oy kullanmalarını rica ediyorum. Mutlaka sandığa gidin, oyunuzu kullanın ve oyunuza sahip çıkın. Unutmayın ki; biz bir savaşa değil, demokrasinin gereği olarak, sadece ve sadece bir seçime gidiyoruz. Siyasi partiler, ülkenin seçmenlerini temsil eden, vatandaşların ülke yönetiminde söz sahibi olmak üzere kurdukları yapılardır. Asla Devlet değillerdir, sadece Hükümeti kurar, yönetir ve o an için görevi gereği Devleti temsil eder. Devletle, Hükümeti birbirine karıştırmayalım. Partilerin hepsi gelip geçici, Yüce Türk Devleti Bakidir. Şeyh Edebali’nin de ifade ettiği üzere; ‘’ İnsanı Yaşat ki; Devlet yaşasın ‘’ sözü asla unutulmamalıdır.” İfadelerine yer verdi.
“BUNLARI İSTEMEK NE SUÇTUR NE YASAKTIR NE DE GÜNAHTIR”
Başkan Yardımcısı Alpaslan konuşmasının devamında; “İnsanların ötekileştirilmediği, nefret ve hakaret dilinden uzak, saygı, sevgi ve hoşgörünün ön planda olduğu, din istismarcılığının yapılmadığı, insanların sokaklarında halaylar çektiği, horonlar teptiği, zeybek oynadığı, yüzlerinin güldüğü, kaos ortamından uzak bir ülke hayal ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ebedi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de ifade ettiği üzere ‘’ Yurtta Sulh, Cihan da sulh ‘’ felsefesinden uzaklaşılmadan, dışarıda düşmanlarına korku, içeride halkına güven veren, Atatürk’ün, Cumhuriyetin, Laikliğin, inançların, düşünce ve ifade özgürlüğünün tartışılmadığı bir ülke hayal ediyorum. Yerli ve Milli teknolojisiyle, tarımıyla, eğitimiyle, sağlık sistemiyle, güçlü ve kırılgan olmayan Ekonomisiyle, çağın gerçeklerini yakalamış, hurafelerden uzak, boş vaatler peşinde koşmayan, halkın ve ülkenin gerçek ihtiyaçlarını tespit edip, ona göre politikalar üreten, hızlı ve doğru karar verebilen, doğru koltuklara, yetkili ve etkin, liyakat sahibi yöneticilerin oturduğu bir ülke hayal ediyorum. Nisa Suresi 58. Ayette de buyurduğu üzere, “Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi emreder.” Der. Ailelerin çocuklarının ihtiyaçlarına göre, her istediğini alabilecek ekonomik özgürlüğe sahip bireylerin oluşturduğu bir toplum hayal ediyorum. Çalışanının, emeklisinin, öğrencisinin barınma sorununu en az şekilde yaşayacağı, gençlerin, eğitimli insanlarının, doktorlarının, yurt dışına gitmek için fırsat kollamadığı, çocukların yatağa ve derse aç girmediği, ekmek kuyruklarının yaşanmadığı, mülteci sorunu diye bir sorunun kalmadığı bir ülke hayal ediyorum. Ülke ve vatandaşın güvenliğini tehdit etmediği sürece, saçma sapan yasakların olmadığı, hak, hukuk, adalet kavramlarının en önde yer aldığı, büyük bir vergi ve hukuk reformunun yapıldığı, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, Milli benliğini ve milli şuurunu yakalamış, ümmet kafasından uzak, sabahları okullarında Andımızın okutulduğu, öğrencilerine sabah ve öğle yemeklerinin ücretsiz verildiği bir ülke hayal ediyorum. Yeniden yerli malı haftasının ve milli bayramların eskisi gibi statlarda daha görkemli bir şekilde kutlandığı bir ülke hayal ediyorum. Topraklarından nimet fışkıran bir ülkede bazı tarım ürünlerinin yurt dışından ithal edilmediği, yerli ve milli hayvancılığın yeniden yapılandırıldığı, vatandaşlarının et ve et ürünlerini rahatça alabilecekleri bir fiyat politikası hayal ediyorum. Kadınlarının katledilmediği, çocuklarımızın ve kadınlarımızın huzur içinde sokaklarında dolaşabildiği, hava karardığı zaman evine rahatça gidip gelebileceği, güvenli, bir ülke hayal ediyorum. Ailelerin küçük hesaplar yapmak zorunda kalmadan, sinemaya, tiyatroya, çoluk çocuğuyla rahatça bir yemeğe, kafeye, pikniğe, tatile, gidebilecek ekonomik özgürlüğe sahip olduğu, çocuklarının eğitimini rahatça sağlayabildikleri bir ülke hayal ediyorum. Bir vatandaş olarak bunları istemek ne suçtur ne yasaktır ne de günahtır. Güzel ve kaliteli bir yaşam hayali talebi her vatandaşımızın, insan olarak en doğal hakkıdır ki; bu ülkenin insanları da bunu fazlasıyla hak etmektedir. Ancak bunlar idareciler tarafından da sanki bir lütufmuş gibi de sunulmamalıdır. Tabi ki Ülkemiz jeolojik yapısı ve jeopolitik konumu itibariyle zor bir coğrafyadadır. Hepimiz bunun farkındayız. Ancak, o zaman siyasi irade de buna göre projeler hazırlamalı, buna göre politikalar üretmeli ve vatandaşın refah seviyesini yükseltmelidir. Sonuç olarak, kim seçilirse seçilsin, hangi parti kazanırsa kazansın, vatandaşı temsil ettiğini, seçilenlerin hesap verme zorunluluğu, seçenlerin de hesap sorma yetkisi olduğunu unutmasınlar. Oturulan koltukların sahibi halktır. Kazanan Demokrasi olsun, ülke olsun, halk olsun. Hiç kimse merak etmesin, sonuç ne olursa olsun, bu Bayrakta inmez, bu ezanda susmaz, T.C. de sonsuza dek payidar kalır. Türkü, Kürdü, Laz’ı, Çerkez’iyle, Alevi’si, Sünni’siyle biz büyük ve güçlü bir milletiz, 1000 yıldır bu topraklardayız, şimdi de, bundan sonrada burada olacağız” dedi.