Kaç haftadır elim kaleme gitmiyor.
Sıcaklardandır deyip, suçu Mikail’e atıyorum.
Sevmiyorum bu sıcakları,
Bolu dediğin soğuk olacak, gece yorgana sarılıp yatacaksın.
Allah sonumuzu hayr etsin, iyiye gitmiyoruz.
***
Geçen gün saat sabahın 8’i, ofise geliyorum.
Yüreğimde sebepsiz bir sıkıntı,
Biran da kendimi Aladağlar yolunda buldum.
Bozkırın Tezenesinin türküleri eşliğinde kıvrıla kıvrıla göle vardım.
Tüm camları açtım, Neşet Baba kusura bakmasın,
Onun sesini kapatıp, dünyanın en güzel, en eşsiz müziğini dinlemeye başladım.
Çam ağaçlarıyla oynaşan rüzgarın sesine karışan kuş cıvıltıları.
Yüce Rabbim, nasıl bir notadır bu, insanın yüreğine işleyen.
Gözlerini kapatıp, bulutların üstünde koşturuyor insanı.
Büyüksu’yu kirleten piliççileri buraya getirmeli,
Kozalaklarla kırklayıp, kuş sesleriyle yıkamalı.
Neyse geçelim...
***
Uzun zamandır Kent Konseyini yazmayı istiyordum.
Başta dedim ya elim kaleme gitmiyordu bir türlü.
Kent Konseyinin kimlerden oluştuğu çok önemli değil.
Yeni isimlerin gelmesi güzel, keşke kalan birkaç isimde değişseydi.
Çok önemli değil.
Leyla ablamın (Beykoz) Başkan olması güzel...
Tanıyanlar bilir; Leyla Abladan yana tarafım.
Eeee, boşuna abla demiyoruz.
Lakin, hep sevdiğimiz deriyi yerden yere vurduk.
Bu kez öyle yapmayacağım.
Geçmişte Kent Konseyini çok eleştirdim.
Hatta bir keresinde Remzi Hocam( Kocaman);
‘Seni Zuhal’e şikayet edeceğim?’ diye sitem etti.
Kılıbık yanımı biliyor!
Ama haklıydım, İzzet Baysal Şükran Günleri Kent Konseyinin altından kalkabileceği bir iş değil.
Nasıl olması gerektiğini, zamanı gelince konuşuruz.
***
Kent Konseyinde isimler çok tartışıldı.
Yok şu olmalı, yok bu olmalı diye.
Aslında kimin olduğunun pek önemi yok.
Önemli olan Başkan Özcan’ın Kent Konseyine bakışı.
Onu da az çok biliyoruz.
Madem Kent Konseyi gönüllülük içeriyor;
O zaman orada, yönetimde olmak şart değil,
Gönlünde Bolu varsa fikirlerinle, desteğinle orada olunur.
Veya ‘İstişare Kurulu’ diye bir kurul kurulur, yönetimde olmayan isimler bu kurula alınır, belirli zamanlarda istişare edilir.
Neşet babanın dediği gibi;
‘Geçinmeye goynu olan geçinir.’
Geçelim...
***
Gelelim asıl konumuza;
Kent Konseyinin bu şehre yapacağı en büyük katkı,
Bolu’nun Fethini kutlamayı başarmaktır.
Bolu’nun kurtuluşu yok ama Fethi var.
Bu konuyu daha önce başka kurumlarla da tartıştım.
Bakın dedim;
‘Gençlerimiz Bolu tarihini bilmiyor.
Milli heyecanımızı ve Milli bilincimizi artıracak etkinlikler yapmalıyız’ dedim
Geçen yıldı;
Üniversite Genel Sekreterimiz İhsan Ağcan’a konuyu açtım.
Gençlere Bolu’nun tarihini soruyoruz;
Roma, Bizans bide Köroğlu diyorlar.
Üniversite bu işe öncülük etsin.
Bolu’nun Fethini kutlayalım.
Hem siz kurtuluşa sıcak bakmayan zihniyetten geliyorsunuz,
Fetih sizin ilginizi çeker.
Mudurnu ve Göynük’ün Osmanlının kuruluşunda ki önemini herkese anlatalım.
Samsa Çavuş’u tanıtalım.
***
Ha unutmadan;
Samsa Çavuş Camiini restorasyon sonrası tek başına açan dönemin Milletvekili Arzu Aydın’ın sözü vardı.
Gelecekti, ona Samsa Çavuş’u ve o caminin Bolu kültürü ve tarihi açısından önemini anlatacaktım.
Hala bekliyorum...
Neyse, dağıtmadan devam edelim.
Tarih hocalarımız yeni bir Bolu tarihi yazsın.
Fetih haftası tüm okullarda öğrencilere Bolu tarihi anlatılsın.
İşte, uzun uzun anlattım İhsan Ağcan’a.
Yerel seçimler öncesiydi.
Şöyle gözlerime baktı;
Olursa Ekim’e kadar olmazsa Mart’ta seçim var dercesine kafasını sallayıp, başka konuya geçti.
***
Şimdi Kent Konseyinden ve Leyla Abladan istediğim tek şey budur.
Ne olur, bu işe ön ayak olun...
İşte olimpiyatları gördük,
Bunca tesis, bunca yatırım yapılmış, bir tek altın madalya alamadık.
Milli heyecan, mili ruh bedenle birleşmediği sürece başarıya oluşamazsın.
Kayırma, torpil, adamcılıkla geldiğimiz nokta bu.
Bu Millet İstiklal harbini yaşadı.
Milli ruhun, teknoloji ve silah karşısında ki gücünü tüm Dünyaya gösterdi.
Bunu yeniden inşa etmenin yolu da,
O heyecanı yaşatacak, o ruhu oluşturacak etkinler yapmaktır.
***
Sanırım 15-20 yıl oluyor.
İmam Hatip’te okuyan birkaç kız öğrenci beni aradı.
Bolu tarih kitaplarında Düzce- Bolu isyanıyla geçmesi yüreklerine dokunmuş.
Bir proje hazırlamışlar.
Bolu’nun İstiklal Harbine verdiği desteği tek tek çıkartmışlar.
“Biz bu tarihi yanlışı düzeltmek istiyoruz.
Tarih kitaplarında Bolu’nun Kuvayi Milliye ye verdiği desteğin yazılmasını istiyoruz” dediler.
Gazetecilik hayatımda yaptığım en güzel haberlerden biriydi.
O günden sonra Bolu tarihiyle ilgili ne bulduysam okudum.
Kurulan dernekler, toplanan yardımlar İstiklal harbine verilen destek.
Konudan konuya atlıyoruz ama Kuvayi Milliye demişken, değinmeden geçemeyeceğim.
Reşat Demirel yazmıştı.
Hani şu Belediye Kooperatif kurduğunda Müdür olarak atanan, ardından dürüst ve liyakatli diye görevden alınan Reşat Demirel.
Yazı mealen şöyleydi;
Kuvayi Milliye Bulvarını dile getirerek, maden böyle bir bulvar yapıp adını Kuvayi Milliye koydunuz, o bulvarda Kuvayi Milliye’yi yaşatsaydınız diyordu.
Haklıydı.
Kuvayi Milli’ye kurbağalardan, sincaplardan, balık yiyen ayılardan oluşmuyor.
Orada Bolu’nun Kuvayi Milliye’ye verdiği destek tasvir edilebilirdi.
Tabi bunu yapabilmek için Belediyenin de o milli bilince ve şuura sahip olması gerekiyor.
İşte Bolu’nun Fethinin kutlanması bunun içinde çok önemli.
***
Neyse fazla uzatmayalım.
Yazının bi başına, bi dibine bakanları fazla yormayalım.
Velhasıl, Kent Konseyinde ki arkadaşlar meramımızı anlamışlardır.
Onlara son sözüm;
Siz Bolu’nun Fethini, tarihini yazın ki, tarihte sizi yazsın...