Bir yıldır dünya pandemi belasıyla uğraşıyor. Ülkeler, ekonomik güçleriyle paralel olarak insanlarını korumaya çalışıyor.
Bahsi geçen koruma yöntemlerine şüphesiz bilim yol gösteriyor. Gerçekten de görüldü ki bilimin ışığı olmadan yol alamıyoruz. Karanlıkta kalıyoruz.
Ancak yine gördük ki her ne kadar bilim yol gösterse de o yolda yürüyecek enerjiyi bulabilmek için ekmeğe ihtiyaç var. İşte bunun adı ekonomidir. Sarmal bir ilişkiyle bir birini destekleyen birçok parametre hastalıkta mücadele gücünüzü artırıyor ya da azaltıyor.
İşte bu ölçütlerden bir tanesi de eğitim. Eğitim toplumları geleceğe hazırlayan tek itici güçtür. Çok parçalara ayırarak bunu tartışmamız mümkün fakat şu anda yersiz. Eğitimi diğer etki gruplarıyla karşılaştırmak bugünün işi değil. Bugün ülkemizin eğitim ihtiyacındaki kayıplar ne kadardır bunu tartışmamız gerekir. Burada tekrar altını çizmek gerekir ki su almaya başlamış eğitim gemisinde bütün dünya var. Herkes almış başını giderken bizim ülkemiz yerinde saymıyor. Aynı darboğazdan geçiyoruz.
Konuyu açarken bir eğitimci olarak, “Öncelikle sağlıklı bir öğrenci” tercih ederim. Biraz daha vurgulamak gerekirse bilgi için sağlığını kaybetmiş bir öğrenci hiç kimsenin tercihi olamaz. Hele bir öğretmenseniz bir çocuğunuzun tırnağını bile kanatmak istemezsiniz.
Biliyorum ki ülkemiz, tek bir öğretmenini bile riske atacak hiçbir projenin arkasına imza koymaz, koymamalıdır. Nasıl ki tek bir öğrencinin sağlığı için her şeyi yapmaya değer ise tek bir öğretmen içinde her şeyi yapmaya değer.
Tercihlerimi açık ve net bir şekilde ortaya koyduktan sonra okulların açılıp açılmaması ile ilgili önerimi de belirtmeliyim. Aslında yazımın önermesi de budur.
Otuz bin vaka sayılarından alınan tedbirlerle beş altı bine kadar gelmişken bunu yukarı doğru tetikleyecek bütün uygulamalardan kaçınmak zorundayız. Okulların bu aşamada açılmasının hata olacağını düşünüyorum. Çünkü okulların açılması domino etkisiyle bütün toplumu etkileyecektir. Ulaşım, gıda ve sağlık sektörü daha birinci gün etkilerini görmeye başlar.
O halde öğretmenler, diğer okul çalışanları, servis sürücü ve rehberleri, gıda sektöründeki tüm paydaşlar tamamen birinci ve ikinci doz aşılarını yatırdıktan iki üç hafta sonra okullar açılmalıdır.
Mutasyona uğramış yeni tip virüsün yaş gruplarına göre etkisinin ne olduğunu da bilim insanlarımız hesaba katmalı ve buna göre karar alınmalıdır. Aksi takdirde ülkemiz için sonuçları ağır olabilecek tablolar ortaya çıkabilir.
Maske-mesafe ve hijyenle virüsten korunabileceğimizi öğrendik. Ancak pandemiyi bitirebilecek tek güç aşı. Aşının uygulanması sürece bağlı. Hem yeterli aşıyı temin etmek için süreye hem de aşıyı uygulamak için süreye ihtiyaç var. Bu süreçte okullar açılacaksa yukarıda bahsettiğim etki grupları aşılamada daha öne çekilmeli ve iki doz aşıda uygulanıp antikor oluşumunun gerçekleşmesi için bilimsel süre beklenmelidir.
Bu yazıyı kaleme aldığım günden bir gün sonra Bilim Kurulu okulların açılmasının da içinde bulunduğu gündemle toplanacak. Umuyorum ki toplumun her kesimini koruyup gözetecek kararlar çıkacaktır.
Başta kendi ülkem olmak üzere tüm Dünya halklarına sağlıklı günler diliyorum. Umarım kısa sürede normal yaşantımıza döneriz. Sağlıklı günlerde bir fincan kahve içebilmek umuduyla tüm okuyucularımı selamlıyorum.