Güzel Bolu’muzun gelecek günlerde her tarafına daha rahat ve kolay ulaşılan, daha modern görünümlü bir kent olabilmesi için, Bolu Belediyesinin yaptığı çalışmaları izlemeye çalışıyoruz. Bolu Belediyesinin şehrimizi modernleştirme çalışmalarının tam anlamıyla bittiğinde, tabii bu gidişle nasıl biteceği de merak konusu oldu. Bolu’muzun görünümünün ve trafik açısından ulaşımının çok daha iyi olabileceğine inanmak istiyorum. Bolu için yapılacak her hizmet karşılığı harcanan emek ve bunların bedeli çok iyi planlanmalı, şehrimizin gelecekteki kullanım konumu siyasi olarak ve bazılarının maddi çıkarları doğrultusunda değil de, sadece güzel Bolu’muz geleceğine yararlı olduğuna inanılarak yapılmalıdır.
1950’li yılların Bolu’su gözümün önüne geldiğinde, şehir merkezinde aydınlanma için kullanılan elektrik enerjisini üreten Jeneratörlerin gürültülü sesi hala kulaklarımda çınlıyor. Yaşı 60’ın altında olanlar, o günlerin ne elektrik sıkıntısını, nede ortamın nostaljisini gözlerinde canlandıramazlar. Şimdiki nesil birkaç saatlik elektrik kesintisine bile sabredemeyip isyan ediyorlar, çünkü onlar mum veya gazyağı lambası ışığında hiç oturmadılar, ders yapmadılar.
Mevsimlere hatta havanın bulutlu veya açık oluşuna göre havanın kararmaya başladığı saatlerde, Jeneratörlerin çalışmasıyla başlayan elektrik kullanım sefası, gecenin 24’ünde veya sinemadaki filmin uzunluk saatine göre biraz geç biterdi. Eğer gece sinema çıkışında bir ahbabınıza rastlarda sokak sohbetini biraz uzatmışsanız, zaten çok az ışık veren ve sarımsı yanan sokak lambalarının da sönmesiyle karanlığa bürünürdü Bolu. Havanın bulutlu ve ay ışığının olmadığı günlerde zifiri karanlığa bürünen bir şehir olan Bolu’muzda yolunuzu görebilmek için ya gaz yağı ile yanan el feneri veya o tarihlerde bayağı lüks sayılan pilli el feneri kullanmak zorunda kalınırdı.
O tarihlerde Ankara-İstanbul yolu Bolu’muzun içinden, şimdiki İzzet Baysal caddesinden geçerdi. Anadolu’dan İstanbul’a gidecek bütün vasıtalar, Bolu’muzun içinden ve bu yoldan geçmek mecburiyetindeydi. Vasıtalar o tarihlerde köy olan Çıkınlardan sonra şimdi Köroğlu mahallesi olan yerdeki Karga Tepesi rampasını çıkıp, şimdiki Gerede caddesi güzergahıyla Belediye meydanına ulaşırlardı. Şehirlerarası çalışan vasıtalar giderken de Paşa köyünün içinden ve o tarihlerde yol üstündeki tek dinlenme ve konaklama tesisi olan Emniyet Motelin önünden geçip giderlerdi. O tarihlerde şimdi E5 dediğimiz yok olmadığından bir tarihlerin balayı oteli Çizmeci Motel de yoktu. O tarihlerdeki şehirlerarası seyahatlerin çoğunluğu kamyonlardan otobüse çevrilmiş olan ve çoğunluğu burunlu araçlarla yapılırdı. O tarihlerde çok az sayıda orijinal kasalı otobüs bulunuyordu ve bu otobüslere yolcu olarak binebilmekse bayağı ayrıcalıktı.
O tarihteki önündeki şirin havuzuyla da anılan Bolu Belediye binası şimdiki, Menekşe Otelinin karşısındaki alanda bulunuyordu. Hatta bazı insanlar birbirlerine takılırken yol üstünde duranlara ”Bolu Belediyesi gibi yol ortasında ne dikiliyorsun” derlerdi. O tarihlerdeki yollardan bırakın şehir içindekileri, şehirlerarası yolların bazı yerlerinde iki büyük araç yan yana iki araç zor geçebilirdi. Bu araçlardan ikisi de kamyon veya otobüsse iyice yavaşlayıp, hatta bazen geri manevra yaparak birbirlerine yol vermek mecburiyetinde kalırlardı ki, büyük araç dediğimiz araçlar bugün kamyonet dediğimiz araçlardan biraz büyüktü.
İçinizden bazıları, bize ne eski Bolu’dan diyebilir. Bunları şunun için yazıyorum, o tarihlerde Bolu’muzun nüfusu 12 – 13 bin civarında idi, şimdi 200 bini aştı. O tarihlerde Bolu’muzdaki araç sayısı da herkes tarafından sahiplerinin isimleriyle sayılacak kadar azdı. Belediye meydanındaki tek taksi durağındaki taksi sayısı, 10 adedi bulmazdı. Bolu’muzda şehirlerarası çalışan otobüslerden birçoğu İstanbul’a gidecek yolcuları Adapazarı ilinin Tren istasyonu Arifiye’ye kadar götürürlerdi. Bu yolculuklarda pek tabii ki Tren saatlerine bağımlı olmak mecburiyetindeydi, eğer bir aksilik olmuşta tren saatini kaçırdıysanız işte o zaman vay halinize o zaman ya ertesi günü bekleyeceksiniz veya geri döneceksiniz. O tarihlerde Bolu’muzda evlerinde şebeke suyu olanlar, tüm suyla olan işlerinde KÖKEZ suyu kullanırlardı, “içme ve kullanma suyu, banyo hatta bahçe sulamada bile”.
Halbuki günümüzdeki yollar, o tarihteki yollara göre, tabiri caizse Teyyare meydanı gibi, ama bugünün ihtiyacını bile ancak karşılar durumda. Şehir merkezinin bütün ara sokakları oto park haline geldi. O tarihlerde evlerdeki her ihtiyacı karşılamak için akan KÖKEZ suyu, bu gün içme suyu olarak, mahallelerdeki çeşmelere bile yetersiz hale geldi. O tarihlerde Bolu’muzdaki kaloriferli bina ve kömür yakılan ev adedi sayılı iken, günümüzdeki aşırı betonlaşma neticesinde artan kalitesiz yakıt kullanımı soluduğumuz havayı bile iyice bozdu. Aşırı betonlaşmanın getirdiği diğer bir etkende, şehir içindeki yeşil dokunun çok azalmasına bazı yerlerde ise neredeyse yok olmasına neden oldu.
Bolu Belediyesinin yapmaya uğraştığı Bolu’muzun geleceğiyle ilgili çalışmaları yaparken, daha geniş bir uzman kadrosuyla daha iyi çalışmalara imza atabileceği kanısındayım. Geçmişini unutanların, gelecekte başarılı olmaları olasılığının zayıf olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Geçmişte yapılan hatalardan ders alıp, gelecekte aynı hatalara düşmeyelim. Geçmişte yapılmış iyileri göz önüme alıp, daha iyilerini bulmaya çalışalım. Güzel Bolu’muz için her kim iyi şeyler yapmaya çalışırsa, her türlü menfi düşünceyi bırakıp, elimizden gelen desteği vermeye çalışalım. Bolu’muz ve Bolu’da yaşayanlar her şeyin en iyisine, en güzeline layıktır. Herkesi daha güzel, daha rahat yaşanır bir Bolu için el ele vermeye davet ediyorum.
Bir sonraki yazıda buluşmak üzere, hoşça kalın.