Eğitim,
Kimlik,
Kişilik
Eğitim ve öğretim hayatımız boyunca devam eden bir süreçtir. Sürdürülebilir bir faaliyet olması için de hayat boyu öğrenme ortamlarının hazırlanması gerekmektedir. Toplumların gelişmesi, insanlığın refah düzeyine ulaşması, o toplumdaki insanların görecekleri eğitimle yakından ilgilidir. Eğitim,ana karnında başlar ve hayat boyunca devam eder..Planlanmış, hedefleri bulunmaktadır. Hedeflere göre eğitilmiş bir milleti yönetmek kolay,çünkü orada yön birliği, amaç birliği bulunmaktadır. Bu milleti teslim almak zordur. Nitelikli eğitimden geçen insanlar, ülkesi için büyük kazançtır. Fransız Sağlık Bakanı; “ Fransa’yı yakıp yıkınız ama doktorlarıma dokunmayınız”
diyerek, nitelikli elemanlarının ülkesine katkısını ve
önemini ortaya koymuş bulunmaktadır. Günümüzde rivayetler, abartmalar, farklı ve maksatlı anlamlar yüklenerek insanların kafası karıştırılmış, böylece meselelere ilim cephesinden bakmanın yolu kesilmiştir. İlim önemlidir. Cehaletin kör karanlığından insanları uzaklaştırır. Tefekkür ve gönül dünyasına yeni ışıklar katar. İlmin ışığından uzaklaştıkça, karanlığın gücüne teslim oluruz.
Bilgi insanları olgunlaştırır. Tefekkür etmek zihni uyanık tutar.Akıl bilgiye giden yolları keşfeder. İnsanı fikir ve inanç sahibi yapar. Geleceği tasavvur etme, olayların nasıl olguya dönüştüğünü açıklama ve yorumlama hususiyeti kazandırır.Eğer tefekkür ve bilgi yoksa cehalet ilim olur. Bilimsel çalışmalar bize şunları söylemektedir; İnsan yaratılmışları merak etmekte, niçin yaratıldıklarını düşünmekte ve kendini de bunları bilmeye memur edilmiş görmektedir.
Şimdi insanın “Bireysel Kimliği”, “Milli Kimliği” ve “Evrensel Kimliği” bulunmaktadır. Bu üç ifade de prf. Dr. Nurullah ÇETİN’e aittir. Tasnifin özüne bakınca, insan bu üç kavramdan ayrı tutulamaz. Bireysel kimliğimizi doğuştan getirdiğimiz ve kişiye has, biricik olan, bizim irademiz dışında verilen bir kimliktir. Milli kimlik; içine doğduğumuz cemiyetin kazandırdıkları, toplumdan alarak şekillendiğimiz, sosyal varlık olarak içinde bir üye olduğumuz, bizi sürü ve yığın olmaktan kurtaran ve millet olma şuuruna ulaştıran değerlerdir. Milletleşme sürecinde kazanılan değerlerin bizlere kattığı, yaşadığımız topluma ait olan değerler manzumesinin tümüdür. Gelenekten örfe, hukuktan dile kadar bütün değerler milli kimliğin oluşmasına etki eden unsurlardır. Bu sadece öğretimle değil, eğitimle de elde edilen bir durumdur. Evrensel kimlik ise; insanın bio, kültürel ve sosyal bir varlık olarak, başka insanlarla etkileşmesi, başka toplulukları tanıması, onların değerleri ile kendi değerlerini kıyaslama, lazım olanı verme, gerekeni alma, sosyal münasebetlerde görgü edinme gibi canlılığına, sosyal varlık oluşuna ve kişilik sahibi farklı huyları olan varlık olduğuna
lazım olan değerleri kazanması için elde ettikleridir. Cehalet, bunlara kulak tıkamaktır. Atatürk; "Milli Eğitim programlarımızın, milli eğitim siyasetimizin temel taşı, cahilliğin yok edilmesidir. Biz cahil dediğimiz vakit mutlaka mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir." Derken gelişmenin en önemli unsurunun eğitim olduğunu vurgulamaktadır. Kişiliğimiz var. Kimliğimiz var. Bu ülkede inkar edenler, farklı maksatlar gütse de, adımızın Çinden Litvanya’ya kadar. Kuzey kutbundan, Güney Kutbuna kadar herkes Türk olduğumuzu biliyor da,
içimizdeki bazı insanlar bunu bilmiyorsa orada iyi niyetten bahsetmek doğru bir yaklaşım olmaz. Oba, oymak ve boy adlarıyla bile Anadolu’nun dağ köyünde yaşayan adam, Türk olduğunu biliyor, profesör bilmiyorsa, maksadına yönelik algı oluşturuyorsa burada iyi niyetten bahsedilemez.
O halde; Türk Milleti, kendi elitini yetiştirmeli; “Bireysel Kimliği”, “Milli Kimliği” ve “Evrensel Kimliği” hakkıyla vermelidir. Aksi halde devşirme zihniyetli olan ve bu ülkenin imkânlarından istifade ederek, önemli etiketler edinmişlerin elinde oyuncak oluruz. Türk çocuklarını,küreselleşen dünya ölçeğinde, yabancı dil bilen, kendini ifade edebilen, lider özellikli, yaratıcılığı kazanmış, kendini yönetebilen ve güzel sanatlar konusunda bilgisi olan insan tipini yetiştirmeliyiz. Böyle olmazsa,
bu ülke, gelecekte yetişmiş insan kaynaklarını, bilim adamını, politikacısını, yöneticilerini ve diğerlerini nereden bulacak? Eğitimin yetkili insanlarının, ‘ara eleman yetiştirebiliriz,’ düşüncesi, bu hususun ciddiye alınmadığının işaretidir. Anadolu’da bir tabir vardır; “Çulunu sudan kurtarmak…” Onlar çullarını kurtarıp, sınıf atlamışlar, ama Anadolu insanı hala suyla boğuşuyor.