Nihayet sonuna geldik.
Önümüzdeki pazar Evet mi? Hayır mı? belli olacak.
Siyasilerin Tv ve meydanlarda konuşmalarına ve eğriyi-düz, yanlışı-doğru gösterme gayretlerini anlamak mümkün.
Çünkü sonuç en çok onların işine yarayacak.
Ama yandaş olan yazar çizer takımının bu gayretleri can siperane savunmaları vatandaşı ikna etmek için kırk takla atmaları işin en pis tarafı.
Aklı başında bir insan hemen anlıyor ki bu gayretten bir çıkarları var.
***
Erzurum’un son halk hikayecisi Behçet Mahir hastadır.
Edebiyat Fakültesi Halk Edebiyatı hocaları hastayı yoklamaya giderler.
Kalabalık hoca grubuyla aniden karşılaşan ev halkı telaşlanır.
Ancak Behçet Mahir’in karısının oralı olmaya hiç niyeti yoktur.
– “Ana! Neydececeyığ, bak bir sürü pirofosor gelmişler.”
Diyen kızına telaşlanmaya gerek olmadığını şu sözlerle açıklar:
-“Di get! Pirofosor dedeğin ne çi? Behçet’in yalanlarını yazir, yazir pirofosor olirlar.”
Tv’lerde yandaşlar yedirmeye çalışıyor ufak ufak vatandaşa.
Vatandaş ta zannediyor ki her şey onun lehine olacak.
Hayatı daha kolay olacak.
Daha kolay kazanacak.
Daha kolay yaşayacak.
Daha kolay iş bulacak.
Daha çok kazanacak.
***
Acıkmış olarak eve dönen Mehmet annesine:
“Akşama ne var?” diye sorunca,
Annesi: “Saymakla bitmez oğlum” dedi.
Mehmet: “Güzel, nelermiş bunlar?” deyince,
Annesi gülümseyerek: “Pirinç pilavı!”
Saymakla bitmeyecek vaatlerin sonunda kimse dönüp ödediği vergiyi,
Ödediği park parasını,
Ödediği elektrik parasını,
Ödediği doğalgaz parasını,
Ödediği mazot ve benzin parasını,
Ödediği otoban ve köprü parasını,
Ödediği su ve belediye harçlarına bakmıyor maalesef...
Önüne koydukları pilavı saymakla bitmez diye propaganda yapanların saymakla bitmeyen götürmelerini görmüyor bizim Mehmet emmi, Melahat teyze…
Öylesine bir saflıkla inanmışlığı var ki!
Öylesine inanmak için programlanmış ki!
Öylesine kandırılmak için müsait ki!
Hastanın kansızlığından şüphelenen doktor sorar.
Sizin basurunuz var mı?
– Vallahi var, doktor bey. Affedersiniz ama bugünlerde biraz da azmış vaziyette.
Hasta, bu teşhisten pek memnun kalır. Dışarı çıkar çıkmaz, daha kapıdayken arkadaşına şöyle fısıldadığı duyulur.
– Vallahi, helal olsun adama; doktor ama doktor ha!.. Ulan gözüme bi baktı, neremdeki hastalığı anladı.
Bu ülkede keramet arama neticesidir bu kadar kanmak.
Bu ülkede kerameti var diye inandığına ölümüne kanmak geleneği var.
İnandı mı bir kere ne yapsan faydası yok, gerçeği anlatamazsın asla.
***
Kıbrıs müzakereleri 11 Nisan da yeniden başlayacak.
Niye biliyor musunuz?
Mart ayındaki müzakere öncesi ders kitaplarına ''Enosis''i koyan Rum kesiminin bu girişimini Rum mahkemeleri iptal etti.
Peki Niçin? Arkasında ne var?
Türkiye Kıbrıs’ta toprak tavizi verme kararın da!
Yani hakkımız olan topraklardan vazgeçip bir kısmını Rumlara bırakacağız.
Peki Neden? Ne karşılığı?
Suriye'ye kimyasal silah kullandın gerekçesiyle bomba yağıyor.
Esad yıkılmaya, Suriye parçalanmaya çalışılıyor!
Peki niçin? Kime yarayacak?
Bütün bu soruların cevabı tek bir ülkedir.
Bütün bu gayretlerin sonunda en çok kazanacak olan tek bir ülkedir.
O Ülke çok kazanacak Türkiye ise kazanmayı planlayan.
Kazanacak olan ülke İSRAİL'dir.
Evet biz de kağıt üzerinde kazanmayı planlıyoruz.
Planımız tutarsa cidden kazanacağız.
Karşılığında Kıbrıs’tan toprak vereceğiz, yetmeyecek sonra ülkemizden toprak vereceğiz.
Ve çok kazanacağız...
Yollar yapacağız, köprüler yapacağız, tüneller yapıp girip çıkacağız.
Çok kazanacağız çok!
Ülke şerefi mi!
Kazanan her zaman haklıdır kardeşim.
Şeref karın mı doyuruyor!
Yaşasın KATİL İSRAİL!
O kazandıkça bizde kazanacağız.
Bütün bu gelişmelerin ışığında İsrail’e kazandırmayı amaç edinmiş iktidarı kimse kaybetmek istemez, hele İsrail ve ABD asla istemez.
Bu sebeple referandum da HAYIR girer sandığa ama ne çıkar hep birlikte göreceğiz.