Azla yetinmeyi, kanaatkâr olmayı öğretti hayat.
Bu yüzden hep ince dudaklı kadınlar sevdim, öpmeye doyamadığım.
Kitaplardan öğrendim, Leyla’nın yalan olduğunu.
Fuzuli’nin şöhret sevdası için uydurduğu bir aşk;
Hepimiz kandık!
Anladım ki iyi bir yalancıymış Fuzuli,
3.096 yalan beyit; Bir edebiyat harikası…
Geçelim
***
Hangi çağın muhakemesini yaptık ki, bu çağınkini yapalım.
Tarih yine doğruyu yazmayacak.
Kalemler de birilerinden yana.
Her taraftan olduk ama
Bir türlü vatandan yana olmadık.
***
Takip edenler de derdimin siyasiler olduğunu zannediyorlar,
Hayır,
Bunların hiçbiri umurumda değil.
Dante, Beatrice’yi hiçbir zaman hak etmedi.
O, krallara layıktı,
Dante’nin Dünya Cenneti de yalan…
Fuzili’nin yalanları kadar yalan,
Edebiyatın doğruları kadar gerçek,
Lakin gerçek; doğru değil,
Elbet bilinecek…
***
Yunan mitolojisi ölümlerle doludur.
Avrupa’nın en iyi bildiğidir katliamlar.
Pkk da Işıd de onlardan öğrendi bildiklerini,
Kabil’ler soyudur onlar,
Bir biz bilemedik.
***
Flaubert; ‘Madame Bovary benim’ der.
Ama ben yazdığım adam değilim.
Ben kendimin değil, ülkemin acılarını yazıyorum.
Bazan tükeniyorum.
Bir Manu olsam diyorum.
Tek başıma dağa çıkıp yeniden bir soy üretsem.
Olur mu? Olur!
Olmaz deme…
***
Şimdi Augias’ın ahırında Herakles olmamızı istiyorlar.
Sonunda başımızın kesileceğini bile bile 30 ineğe tamah mı edelim.
Hayır!
Promete, gökten ateşi çaldığı için azap gördü,
Ya biz;
Avuçlarımızda güneş yanığı,
Rabbim affetsin...
***
Bunlara biri Samson’u anlatsın.
Oysa bütün gücü saçlarındaydı.
Ah fahişe Dalila nasıl kıydın onlara.
Ben de kıydım, O uzun saçlı çocuğa,
Benimkisi farklı ama;
Annemin; ‘Uşuğum bağa benzeyeceğune, babana benzesan ya’ sitemi yüreğimde,
Anlatamadım;
Benim değil 35'inde Çernobil’e kurban verdiğim Kazım’ımın saçlarıydı onlar, uzatamadığı.
Bir de Mustafa’mın sarkık bıyıkları var borcum olan,
Onun da zamanı gelecek.
***
Evet, Nuh’un gemisini yapacağım.
İlk tufanda yalnız ben kaçacağım.
Kabileler kadar çok olan ben.
Veya ölüm sessizliğindeki tek ben…
O zaman fırtınalı bir denizde alabora olan küçük bir tekne kadar özgür olacağım.
Özgürlük neymiş?
Sosyalizmin bilindik yalanı!
Bu şehrin delisi ben miyim ki ‘Gerçeği söyleyeyim’
Gerçek tek herkesin bildiği; Söyleyecek deliyi arıyor.
O ben değilim.
***
Şimdi;
Yükünü kaybetmiş bir hamalın telaşında gölgeye serdim bedenimi,
Nasrettin’in işediği karpuz kabuklarını üfleyip yiyişini seyrediyorum dönüş yolunda,
Üzerim hala sidik kokuyor.
Ona değmemişti, buna değmemişti yalanına kanmaya meyilli yüreğim,
***
Ah be sevdiceğim;
İlkokul bahçesinde unuttuğum,
Çocukluk ayakkabılarımı giydir ayağıma.
Köroğlu Dağlarında bulutlar üzerinde koşalım.
Çam ağaçları ninniler söylesin kulaklarımıza derin uykulara dalalım.
Eeeeee eeeee eeeeee,
Pişşşş pişşşş pişşşşşş…